’YAŞAM GÜCÜ’’ İLE İYİLEŞTİRME SANATI ...

’SAĞLIK DURUMUNDA YAŞAM GÜCÜ ORGANİZMAYI CANLANDIRIR VE AHENKLİ BİR DÜZENDE TUTAR’’.

Christian Friedrich SAMUEL HAHNEMANN

HOMEOPATİ NEDİR?

200 yıl önce Almanya’da geliştirilen ve uygulanan tamamlayıcı tıp içinde yer alan homeopati , bütünsel bir tedavi sistemidir. Homeopatinin temel prensibi benzerler yasasıdır. Latince ‘’ similia similibus curentur’’ ‘’benzer benzeri tedavi eder’’ anlamına gelir. Bu prensip, bir hastalığın, sağlıklı bir kimsede benzer belirtiler yaratan bir madde ile tedavi edilebileceğini belirtir.

Homeopati ,yunanca benzer anlamına gelen’’ homeo’’ ve hastalık ya da ıstırap çekmek anlamına gelen ‘’pathos’’ tan gelir .Homeopati küçük dozda çok seyreltik maddelerle vücudun kendini iyileştirme kabiliyetini teşvik etmeye çalışır. Bu terapötik yöntem alman hekim Samuel Christian Hahnemann tarafından 18. Yüzyılın sonunda geliştirilmiştir. Hahnemann iki ana prensibi açıkça belirtmiştir.

1.İzleri Hipokrat’a kadar sürebilen benzerler yasası, yaygın bir sıtma tedavisi olan kına kına (china) ağacının kabuğunu defalarca yutmasının ardından hastalığın belirtilerini yaşadığını keşfeden Hahnemann tarafından daha da geliştirilmiştir. Hahnemann,bir madde sağlıklı bir kimsede hastalık belirtilerine neden olabiliyorsa ,küçük miktarlarında benzer belirtileri olan hasta bir kişiyi iyileştirebileceği teorisini ortaya atmıştır.

2.Seyreltme( ’’minimum doz kuralı’’) prensibi ilacın dozu ne kadar az olursa etkinliğinin de o kadar fazla olacağını ifade eder. Homeopatide maddeler aşamalı yöntemle seyreltilir ve her seyreltme arasında kuvvetlice çalkalanır.’’Potentizasyon’’ denilen bu işlemin başlangıçtaki maddeden bir çeşit bilgi ya da enerjiyi nihai seyreltik ilaca geçirdiğine inanılır. Çoğu homeopatik ilaç şifa veren maddenin molekülleri hiç kalmayacak kadar seyreltiktir. Ancak homeopatide bu maddenin suda ,vücudun kendisini iyileştirmesini teşvik eden özünü bıraktığına inanılır. Bu teoriye suyun hafızası denir.

Homeopatlar insanları genetik ve kişisel sağlık geçmişlerine ,beden tiplerine ve mevcut fiziksel, duygusal , zihinsel belirtilerine dayanarak tedavi eder. Tedavi şekli kişiye özeldir.

HOMEOPATİNİN FAYDALARI

-Homeopati ile sağlığın korunması

-alerjiler

-astım

-kronik yorgunluk sendromu

-depresyon

-sindirim bozuklukları

-kulak enfeksiyonları

-baş ağrıları

-deri döküntüleri gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır.
WHO(Dünya Sağlık Örgütü)  tarafından tanınmıştır.

HOMEOPATİK İLAÇLAR

Homeopatik ilaçlar bitkilerden, minerallerden ya da hayvanlardan elde edilen doğal maddelerden üretilir.

ABD’de homeopatik tedaviler 1938’de ABD Federal Gıda ,İlaç ve Kozmetik Ürünleri yasası dahilinde yazılmış olan ‘’ ABD Homeopatik Farmakopesi, HPUS’’ yönergelerine göre hazırlanır.

Homeopatik ürünler aktif bileşenden çok az içerdiği ya da hiç içermediği için, reçeteli ve reçetesiz ilaçların geçtiği güvenlik ve etkinlik testlerinden geçmezler.

ABD Gıda ve İlaç Birliği (FDA)’ne göre homeopatik ilaçların kuvvet derecesi, saflık ve paketleme bakımından belirli yasal standartların sağlanmasını gerektirmektedir. İlaçların üzerindeki etiketler en az bir ana endikasyon, bileşenler listesi ,seyreltme ve güvenlik açıklamaları içermelidir.

HOMEOPATİK TEDAVİDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Homeopati doktora gitmeyi ertelemek maksadıyla kullanılmamalıdır.

İlgilenilen sağlık durumu için homeopati üzerine yayınlanmış araştırmalar ve yapılan çalışmalar araştırılmalıdır.

Eğer homeopatiyi kullanmak düşünülür ve bir homeopattan tedavi almaya karar verilirse, uygulayıcının eğitimi ve deneyimi sorulmalıdır.

Hamile ve emziren kadınlar ya da homeopatiyi bir çocuğu tedavi etmek için kullanmayı düşünen kişiler önce mutlaka doktorlarına danışmalıdır.

HOMEOPATİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMALARI

Homeopatik ilaçların fiziksel ve kimyasal özelliklerini veya olumlu etkilerini bildiren bazı kişisel gözlem niteliğinde çalışmalar rastgele plasebo kontrollü çalışmalar ve laboratuvar araştırmaları bulunmaktadır.

Homeopatiyi mevcut bilimsel yöntemleri kullanarak incelemek zordur çünkü çok seyreltik maddeler ( ultra seyreltik ya da UHD’ler olarak da bilinir) üzerinde kolaylıkla ölçüm yapılamaz, bu da çalışmaların tasarlanmasını ya da benzerlerinin yapılmasını zorlaştırır. Bunun yanı sıra homeopatik tedaviler son derece kişiseldir ve homeopatın tek tip reçete yazması söz konusu değildir. Binlerce belirtiyi tedavi etmek için reçete edilebilecek çok çeşitli seyrelti oranlarında yüzlerce farklı homeopatik ilaç vardır.

Homeopati Lehine Bir Tartışmayı Çözmeye Yönelik Önemli Bir Adım

Homeopati bilimi son 200 yıldır, ana akım tıp camiasında kendine yer bulmakta zorlamaktadır. Salgın hastalıklar ve kronik rahatsızlıklarla mücadeledeki birçok başarısına rağmen, homeopati daha geniş tıp camiası tarafından yaygın bir şekilde kabul görmemektedir. Bu direncin çeşitli nedenleri vardır; bunlardan en önemlisi, geleneksel tıp ve homeopati yaklaşımları arasındaki paradigmaların farklılığıdır. Özellikle Avogadro sayısının ötesinde seyreltilmiş ve pratikte hiçbir molekül içermeyen bir ilacın nasıl olup da belirli bir biyolojik aktiviteyi, ya da ‘herhangi’ bir biyolojik aktiviteyi tetikleyebileceği konusundaki şüpheler devam etmektedir. Bu sebeple, homeopati büyük ölçüde ana akım tıbbın dışında kalmış ve iyileştirme potansiyelini tam olarak sunamamıştır.

 

Son 40 yılda, homeopatinin klinik faydalarını gözlemleyen bilim insanları, homeopatinin arkasında çalışan mekanizmaları anlamaya çalışmaktadır. Bu bilim insanları, biyolojik sistemleri etkileyebilen ve iyileşmeyi teşvik edebilen bu yüksek oranda seyreltilmiş çözeltiler tarafından iletilen sinyali tanımlamaya çalışmaktadır. Ancak bu girişimlerin çoğu, homeopatik ilkelerin derinlemesine anlaşılamaması ve gelişmiş araştırma araçlarına sınırlı erişim nedeniyle başarısız olmuştur.

 

Geçtiğimiz 8 yıl boyunca, Uluslararası Klasik Homeopati Akademisi'nden Profesör George Vithoulkas'ın rehberliğinde ve Dr. Camelia Grosan (PhD) liderliğindeki bir araştırma ekibi, homeopatik ilaçların hakkında uzun süredir devam eden şüpheciliğe yönelik kesin kanıtlar sağlamak için çalışmıştır. Bu araştırmada gelişmiş analitik teknikler kullanılarak önemli ilerlemeler kaydedildi. Aurum Metallicum çözeltileri, üç ayrı potenste (6C, 30C ve 200C), etanol ve su bazlı olarak, yüksek oranda seyreltildi ve çözeltilerin morfolojik özelliklerini değerlendirmek için transmisyon elektron mikroskopisi kullanıldı. Ek olarak, arıtılmış su, arıtılmamış su ve arıtılmış su bazlı Aurum çözeltilerinin üç potens seviyesindeki analizleri için Raman spektroskopisi ve derin öğrenme algoritmaları kullanıldı.

 

Sonuçlar, Aurum'un farklı etkilerinin (ve muhtemelen diğer ilaçların) karakterize edilebilir ve farklılaştırılabilir spesifik imzalara sahip olduğunu gösterdi. Ayrıca, araştırmacılar, Aurum'un yapısının, daha küçük veya daha büyük çözeltilerde küme düzenekleri oluşturduğunu tespit etti. Bu kümelerin, Avogadro sayısının ötesindeki yüksek seyreltmelerde daha belirgin olduğu ve çözücünün doğası ile potentizasyon seviyesinden etkilendiği tespit edildi. Daha yüksek potensler, dallanıp genişleyerek daha büyük yapılanmaya yol açmaktaydı. Geniş alanlar üzerindeki bu kapsamlı organizasyon, ilaçların istikrarına katkıda bulunmakta ve muhtemelen yüksek potenslerin neden daha uzun süreli ve derin etkilere sahip olduğunu açıklamaktadır.

Journal of Molecular Liquids (Etki Faktörü 6.0) dergisinde yayınlanan bu araştırmanın bulguları, Avogadro sayısının ötesinde potentize edilmiş homeopatik ilaçların, başarılı seyreltme sırasında tespit edilebilir ve spesifik bir sinyal bıraktığına dair ikna edici kanıtlar sağlamaktadır.

 

Orijinal Araştırmaya Ulaşmak İçin aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz :

https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0167732224005932

Makale pek çok dile çevrilmiştir, Türkçe tercümesi için Türk bayrağını tıklayınız :

https://www.vithoulkas.com/research/scientific-papers/ultra-high-dilutions-analiz-exploring-the-fects-of-potentization-by-electron-microskopi-raman-spectroskopi-and-deep-learning/